
Onun sesi, bir gecenin tam ortasında açık kalan bir radyoydu.
Yağmurun cama vurduğu, uzun yolların insanı kendisiyle baş başa bıraktığı anlarda çalardı.
Bir gitarın telinden dökülen hüzün, bir ömrün içinden süzülüp gelirdi.
Ne aceleciydi, ne de gösterişli…
Sanki hep şunu söylerdi.
“Dur. Biraz yavaşla. Hayat buradan geçiyor.”
“Road to Hell” bir şarkıdan çok bir haldi.
“Driving Home for Christmas” sadece Noel’i değil, eve dönme ihtiyacını anlatırdı.
Onu dinleyen herkes, kendi yolunu biraz daha sessiz, biraz daha derin yürürdü.
Chris Rea, müziğiyle kimseyi ikna etmeye çalışmadı.
Kimliğini kanıtlamadı, kendini pazarlamadı.
Sadece yaşadı, çaldı ve hissettirdi.
Belki de bu yüzden bu kadar gerçekti.
Şimdi sesi susmuş olabilir.
Ama o gitar hâlâ bir yerlerde çalıyor.
Bir uzun yolda, bir gece arabasında,
Bir insanın içini usulca yoklayan bir hatıra gibi…
İyi yolculuklar Chris Rea.
Bize yolları, yağmuru ve sessizliği sevdirdiğin için teşekkürler.
#chrisrea