
Gazze'de zaman artık saatle değil, ölen çocukların adlarıyla ölçülüyor.
Bir çocuk daha sustu dün.
Bir anne daha süt veremedi.
Bir baba, boş elleriyle duvarı yumrukladı açlığa, çaresizliğe, göğe...
İnsan Hakları Bakanlığı verilerine göre, son 24 saatte 5 Filistinli daha açlıktan can verdi. Bu ölümlerle birlikte, açlıktan hayatını kaybedenlerin sayısı 93’ü çocuk olmak üzere 180’e ulaştı.
Ne bir mayın, ne bir kurşunla öldüler.
Ekmek yoktu, su yoktu.
Sadece boş bir tencerenin, karanlıkta yankılanan çınlaması vardı evlerinde.
Ve ölüm, aç bir gölge gibi sokulmuştu içeri.
Gazze'de ölüm artık beklenmeyen bir misafir değil.
Her gün başucunda, adını fısıldayan tanıdık bir uğultu.
Birleşmiş Milletler yardım çığlığı atıyor.
UNICEF, çocukların göz göre göre eridiğini söylüyor.
Dünya Gıda Programı, “kıtlık” diyor.
Ama insanoğlunun kulakları beton, gözleri reklam ışıklarıyla kör...
Hiçbir savaşın, bir çocuğun iç organlarını açlıktan birbirine yapıştırmaya hakkı yok.
Hiçbir siyaset, bir annenin bebeğini emzirememesine neden olamaz.
Ama oluyor işte.
Ve biz izliyoruz.
Bizim sofralarımızda kalan kırıntılar, Gazze'de bir çocuğun mucizesi olabilirken,
biz çatal bıçak seslerimize karışan haber bültenlerini susturuyoruz.
Çünkü bakarsak, utanacağız.
Çünkü bilirsek, sorumluluk duyacağız.
Çünkü “insanlık” öyle kolay taşınan bir yük değil artık.
Bir tabak yemek, bir yudum su…
Bugün bir Filistinlinin rüyası.
Gerçek olması için sadece sınırların değil, önce bizim vicdanlarımızın kapılarının açılması gerek.
@öne çıkar