"Bir sabah uyandım, güzelim elveda…"
Yüzyılı aşkın süredir insanlığın dilinde yankılanan bu sözler, önce pirinç tarlalarından yükseldi, sonra dağlardan, bugünse Gazze’nin yıkık sokaklarından duyuluyor
“Bella Ciao”nın(Çav Bella) hikayesi, 19. yüzyılın sonlarında Kuzey İtalya’nın Po Ovası’nda başladı.
“Mondine” denilen kadın işçiler, bataklık tarlalarda belini bükerek çalışırken bu ezgiyi söylerdi.
Sözleri basit ama yakıcıydı.
“Bu sabah uyandım, güzelim elveda.”
Yorgun elleriyle toprağı ekerken, aslında kendi özgürlüklerinin tohumunu ekiyorlardı.
Bu şarkı, ağır çalışma koşullarına, erkek şiddetine ve yoksulluğa karşı yükselen bir kadın başkaldırısıydı.
Toprakla karışan ter, bir halkın bilincine dönüşüyordu.
Yıllar sonra o ezgi, faşizme karşı silah sesleri arasında yeniden duyuldu.
1943’te işgal altındaki İtalya’da partizanlar, bu halk ezgisini direnişin marşına dönüştürdü.
“Bir sabah uyandığımda
İşgalcileri buldum yanı başımda."
Artık “Bella Ciao”, sadece bir kadın ağıdı değil, bir halkın, bir insanlığın çığlığıydı.
Bir partizan sevgilisine son kez sesleniyordu.
“Eğer ben ölürsem partizanca
Beni gömmelisin dağın en tepesine
Güzel bir çiçeğin gölgesinin altına."
Bu sözler, korkuya karşı insan onurunun en sade ifadesi oldu.
“Bella Ciao” o günden sonra faşizme karşı direnişin evrensel simgesi haline geldi.
Savaş bitti, ama ezgi susmadı.
Latin Amerika’nın meydanlarında,
Yunanistan’ın taş sokaklarında,
Türkiye’nin 68 kuşağında ve 80 darbesinde,
İran’daki kadın yürüyüşlerinde…
Her yerde aynı nakarat yankılandı.
“Bir sabah uyandığımda, işgalcileri buldum yanı başımda."
Çünkü “Bella Ciao”, uyanmanın ve “artık yeter” demenin tarihiydi.
Bugün o şarkı, Po Ovası’nın çamurundan Gazze’nin kül ve taş kokan sabahlarında yeniden doğuyor.
Bir zamanlar Mussolini’nin zulmüne karşı söylenen ezgi, bugün İsrail’in bombaları altında aynı anlamla söyleniyor.
Faşizmin adı değişti, yüzü aynı kaldı.
Dün üniformaydı, bugün dron, bomba, açlık.
Ama karşısında yine insanlar var.
Ellerinde taş, dillerinde bir şarkı, kalplerinde onur.
“Bella Ciao”, şimdi Gazze için bir isyan.
Kadın emeğinden doğdu, direnişin içinde büyüdü, şimdi Filistin’in yüreğinde yankılanıyor.
Bir gün Gazze’de çocuklar özgürce şarkı söyleyecek.
Belki İtalyanca değil, belki Arapça ama anlamı aynı olacak.
Filistinli şair Mahmut Darwish şöyle demişti.
“Biz bu toprakta ölmek için değil,
yaşamak için kalıyoruz.
Ağaçlar gibi dimdik,
rüzgarlar gibi özgür.”
Belki bir sabah, Darwish’in dizeleriyle, Gazze’nin çocukları da uyanacak. Ve dünya, sonunda, bu kez gerçekten uyanmış olacak.