Sedat Kaya yıllarını gazeteciliğe adamış onurlu bir meslek erbabıdır.
Spor muhabirliğinden gelmiştir, gazete ve tv’lerde yöneticilik yapmıştır.
Sendikal mücadelede ön saf almış,
nesli yok olmaya yüz tutmuş -ilkeli gazeteciliğin- temsilcilerindendir.
Bugün birbirinden güzel yazıları, araştırmaları
keyifle de okunmaktadır Kaya’nın.
***
Sedat Kaya, dört yıl önce ‘’Rum Tohumu’’başlıklı
bir yazı kaleme alır.
Futbolumuzun ‘’Ordinaryüs’’ü
Lefter Küçükandonyadis’in etnik kimliği
nedeniyle nasıl zulüm gördüğünü,
karakolda nasıl tokatlandığını yazar.
Yazı, o günlerin Hürriyet’inden küpürle de
yazarı olduğu ‘’Haber Hürriyeti Gazetesi’’nde yayınlanır.
Ayrıca sosyal medyada da büyük ilgi görür.
Türkiye Futbol Federasyonu(TFF) , bu sene
futbol sezonuna “Lefter Küçükandonyadis” ismini
koyunca, tekrar gündeme gelir "Rum Tohumu".
Sedat Kaya sürekli takip ettiği bir haber sitesinde yazısını görür.
Kelimesi, virgülüne aynıdır ama imza farklıdır; Nazar Büyüm!
İfadesiyle; ‘’Kazı kopyala, yapıştır yapılmış ve yayınlanmış.
‘Kaynak gösterilmeden kullanılamaz’ notu da var.!
Gözlerime inanamadım. Ertesi gün yazım bu kez T24’te yayınlandı.
Yine kelimesi, virgülüne aynı.Yine yazan ben değilim.
Aynı kişi! Pes arkadaş.’’
‘’Rum Tohumu’’nu sahiplenen
eski devrimcilerden reklamcı Nazar Büyüm’dür!
Sedat Kaya’ya göre o ‘’emek hırsızı’’ olamazdı.
Kendisine bir mail ile ulaşır, durumu aktarır. Aldığı yanıt şaşırtıcıdır;
“Sedat bey, öykü 40 yıldır tanıdığım bir arkadaşımdan bana geldi. Önemli bulduğum için, tanık olduğum iki olayla birleştirerek yazdım. Emeğe saygı bana söyleyebileceğiniz söz değil. Siz olaya, onun önemine, taşıdığı anlama öncelik verin, saygı duyun.
Eğer size aitse bu öykü, bunu paylaşmış olmanın hazzı size yetmiyor mu?
Neler oluyor, neler yaşanıyor, yaşıyoruz! Bunu düşünün.’’
Sedat’ın yanıtı nettir;
‘’Düşünmeye gerek yok! Yavuz hırsız ev sahibini bastırmaya çalışıyor!
Daha ne olsun?
***
İzmir 68’liler Platformu Başkanı
Gazeteci-Yazar-Şair, benim de Meslek Ustam Okan Yüksel ile
bu durumu konuşuyoruz.
‘’Dur’’ dedi’’, ‘’Sana Osmanlı’dan bir örnekleme yapayım.’’
‘’Bir padişah, dalkavuğuna ‘bana öyle bir şey söyle ki
özrün kabahatinden büyük olsun’ demiş.
Ertesi gün dalkavuk padişahın arkasından
merdivenden inerken padişahın poposunu ellemiş.
Padişah hiddetle ‘Bre mel'un! Ne yaparsın ?’ deyince,
dalkavuk "özür dilerim sizi ‘valide sultan’ zannettim" demiş.
Sonra devam etti Okan Usta;
‘’Durum budur. Hadise resmen emek hırsızlığıdır. İntihalin ötesidir.’’
***
“Mesleği amaç değil, varacakları yerde
çabucak inebilecekleri bir araç olarak
görüp kullananlar, sömürenler gazeteci mazeteci olamazlar!”
derdi ömrünün son gününe kadar daktilosundan
kopmamış Kaya Çelikkanat Ustam.
Ne doğru!
“Gazetecilikten başka işi olmamış gazeteciler” olarak,
bildiklerimizi, gördüklerimizi, düşündüklerimizi -samimiyetle-
yazmayı sürdüreceğiz; inatla!
Çünkü -okur için yapılan- meslekte sessizlerin sesi gazetecinin sözü asla bitmez.
Yaşadığımız çağın tanığı olmaya devam!
Emek hırsızlarıyla mücadeleyi de yükselterek!
***
Yazıyı da Ekşi Sözlük’te okuduğum Murathan Mungan’ın
cümleleriyle bitirelim;
‘’Özür dilemeyi, azalmak, eksilmek, gurur
örselenmesi olarak yaşayanların toplumunda,
herhangi bir durumda duyulan suçluluk duygusu,
bağışlanmak isteğinden çok, daha büyük kusur
işleyerek ayıbını kapatma dürtüsünü harekete geçirir.
Özrün kabahatimizden büyük olması bu yüzdendir!.."