Yaşamı; ‘‘yapıtlarıyla bir” devrimci
şairdir Nâzım Hikmet!
Silahı şiir, şiiri silahtır; o şiiri de “cesarete” kardeştir!
Kadınlar, çocuk, emekçiler; vazgeçilmezidir.
Elmayı da toprağı da çınarı da dillendirir.
Sevdayı, sevgiyi, sevdiceğini de!
‘’Yalın ve özlü’’ Türkçe ile de en iyi dostlardandır…
‘’Soylu Şair’’dir.
Dünyanın Atatürk’ten sonra
‘’En Çok Tanıdığı İkinci Türk’’tür Nâzım Baba!
***
Nâzım Hikmet kendi şiirini tanımlarken
‘’kökü yurdumun topraklarındadır’’ der.
Öyle bir köktür ki, bu dallarıyla
tüm insanlığa ve medeniyetlere ulaşırken
-zaman- etkisini kaybeder.
Ozanın ‘’güzel günlerin bir gün
geleceğine olan inancı’’ milyonların
söylediği bir ‘’umut türküsü’’ne dönüşür.
***
‘’Nazım’ı Yazanlar’’;
bir Nilüfer Belediyesi yayını.
Bursa, Büyük Şair’in 11 yıllık esaretinde
sanatının -en güçlü- örneklerini verdiği kenttir.
O ki; ne ozanlığından ne sevdasından,
ne insanı sevmekten, ne de kavgasına
olan inancından vazgeçmiştir.
Usta’nın ‘’mukaddes ümidi’’ asla
Bursa’dan kopmamıştır.
Nilüfer Belediyesi de "esareti" önce
‘’Bursa’nın Nazım’ı’’ belgeseliyle
ölümsüzleştirmiş, ardından da
ona duyulan ‘’aşk ve vefa borcuyla’’
bir sorumluluk üstlenmiş;
‘’Nazım’ı Yazanlar’’ projesini
yaşama geçirmiş.
Kitap; şairin hayatını, yapıtlarını ve
vaat ettiği coğrafyayı ‘’farklı sanat
dallarıyla taşıyan,
her biri kendi alanında çok özgün,
yere sahip sanatçı, yazar ve akademisyenlerin
izlerinin sürülmesiyle ortaya çıkmış.
İyi ki de çıkmış!..
***
Hıfzı Topuz,
ozanın; Va-Nu, Faruk Nafiz ve
Yusuf Ziya ile gizlice Anadolu’ya geçişini,
Sunay Akın "öğretmenliğini",
Atillâ Coşkun
‘’insana ve insanlığa
kılavuz dünya görüşünü’’,
Cengiz Bektaş mimarlığa Nâzım bakışını,
Ataol Behramoğlu şiirlerinin
Türkçe’ye kazandırdığı gücü,
Muzaffer İlhan Erdost; ‘’yeryüzünü ve
insanlığı kucaklayan ideolojik vurgusunu,
Doğan Hızlan,
‘’her düşüncenin
her ideolojinin ancak iyi şiirle etkili
olabileceğini’’,
Genco Erkal da ‘’günümüzde
koyu karanlığın devam ettiğini’’ anlatmış.
Devam edelim...
Ayfer Tunç,
Nâzım’ın ‘’İyi şair, iyi aşık,
kötü koca’’lığını,
Gündüz Vassaf
Türkçe aşkını,
Orhan Pamuk,
Orhan Kemâl ile hapishane
mektuplaşmalarını,
Biket İlhân cezaevi döneminin
sinemalaştırılmasını, İbrahim Balaban
‘’şairin portresini güzel olarak
boyamanın hüner olmadığını,
onun zaten güzel göründüğünü’,
Ara Güler ‘’hayat boyu kendisine yol gösterdiğini’’,
Refik Erduran ‘’şiirinin saçtığı ışığı’’,
Fazıl Say 17 yıl önce bestelediği
‘’Kız Çocuğu’’ndan duyduğu hazzı,
Orhan Karaveli yakın dostunun
gördüğü revaya isyanını,
Arif Keskiner sevgisini, Refik Durbaş
son nefesini verdiği bugün müze
olan evde çalışma odasının ayrıntılarını,
Müjdat Gezen kitabını
yazınca zincirlenip hapse girdiğini,
dolayısıyla ‘’kabahatin çoğunun
kendisinde’’ olduğunu(!),
Ayşe Kulin
‘’Kuvayi Milliye Destanı’’nın
yüceliğini,
Zülfü Livaneli de
‘’Karlı Kayın Ormanı’nda
onun izinde yürüdüğünü’’ paylaşmış okurlarla.
***
‘’Nâzım'ı Yazanlar’’ı Nâzım Hikmet külliyatına
kazandıran
Attilâ Durak, Murat Gülsoy, Zeynep Uysal ile
Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i
projeye desteğinden ötürü kutlayalım.
Şairi de, Ölüme Dair’inden
‘’Buyrun, oturun dostlar
hoş gelip sefalar getirdiniz/
Biliyorum, ben uyurken hücreme
pencereden girdiniz/Ne ince boyunlu
ilaç şişesini ne de kırmızı kutuyu devirdiniz/
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
başucumda durup el ele verdiniz/
Buyrun, oturun dostlar hoş gelip sefalar
getirdiniz.’’ dizeleriyle -saygı,
sevgi ve özlemle- analım.
Sonra da
Refik Durbaş’ın sorusunu yineleyelim;
‘’Kaç şair var Nâzım Hikmet misali şu yeryüzünde?’’