
Türkiye’de futbol artık bir oyun değil, bir düzenin parçası. TFF Başkanı’nın açıkladığı rakam, bu düzenin çürümüşlüğünü belgeledi.
571 hakemden 371’inin bahis hesabı var. 152’si aktif şekilde bahis oynuyor.
Bir hakem tam 18 bin 227 kez bahis oynamış.
Bu kadar büyük bir sayıyı akılla değil, ancak sistematik bir ahlaki çöküşle açıklayabiliriz.
Bu ülke uzun süredir bir “adalet simülasyonu” içinde yaşıyor. Mahkemelerde adalet yok, mecliste denetim yok, sandıkta güven yok ve şimdi sahada da dürüstlük yok.
Hakem, sadece düdük çalan bir figür değil, otoriteyi temsil eder.
Onun tarafsızlığı, ülkenin vicdanını ölçer.
Ama adaletin kendisi çürüdüğünde, hakem de çürür.
Hakem kararları da, mahkeme kararları gibi “talimatla” gelir.
Bugün sahada gördüğümüz şey, sadece bir maç yönetimi değil, bir ülke yönetiminin yansıması.
Bahis, futboldaki rüşvettir.
Ve tıpkı siyasetteki gibi, herkes “herkesin oynadığını” bilir ama kimse konuşmaz.
Siyasetçi ihale dosyasına, hakem bahis kuponuna bakar.
İkisi de aynı şeyi yapar, sistemin içinden nemalanır.
Bu kadar çok hakemin bahis oynaması bireysel bir sapma değil, bir düzenin sonucu.
Bu düzen bozuk.
Pir Sultan "Bozuk düzende sağlam çark işlemez" demişti.
Futbol da bu çarklardan biri.
Bu ülkede liyakat değil, sadakat belirler kaderi.
Federasyon başkanı koltuğa nasıl oturuyorsa, hakem de o ruh haliyle maça çıkar.
“Yukarıyı kızdırma, kenardan geçin.”
Artık futbol, sokak çocuklarının oyunu değil, rantın, reklamın, sponsorun arenası.
Tribünler halkın değil, holdinglerin malı.
Her pozisyonun, her penaltının, her kırmızı kartın bir finansal karşılığı var.
Düdük, artık vicdanla değil, veri tablosuyla çalıyor.
Ama taraftar hâlâ saf.
Yenilgide üzülüyor, galibiyette seviniyor, adalete inanmak istiyor.
Oysa ülkede top bile torpille dönüyor.
Şimdi sorulması gereken soru şu.
Bu kadar hakem bahis oynarken, biz hangi maçı izliyorduk?
Adaletin mi, aldatmanın mı?
Hakemler artık sahada değil, sistemin içinde kaybolmuş durumda.
Ve o düdük artık bir maçı değil, milyonların sevgisini bitiriyor.