
Sabahın ilk ışıkları Knidos’un iki deniz arasındaki burnuna vururken, taş bir yoldan bir adam yürüyordu.
Üzerinde rahip cübbesi yoktu, elinde merhem ya da ilaç da taşımıyordu.
Yalnızca bir ölçü değneği ve rüzgârın yönünü dinleyen bir sabırla yürüyordu.
Onun adı Herodikos’tu, Knidos Tıp Okulu’nun en inatçı öğrencisi.
Hastalara ilaç değil, rüzgâr verirdi.
“Doğa kendi tedavisini yürüyen bedene fısıldar” derdi.
Sabah güneşinde üç mil yürüyüş, ardından zeytinyağıyla masaj, sonra deniz suyuyla arınma…
Bu onun reçetesiydi.
Tapınak hekimleri ona kızardı.
“Tanrılar bedenin içini görür, sen sadece dışını ovuyorsun!”
Oysa Herodikos’a göre beden tanrıların evi değil, doğanın aynasıydı.
Platon bile “Protagoras” diyalogunda ondan söz ederken biraz şaşkınlıkla, biraz da hayranlıkla yazar:
“Herodikos, tıbbı ve jimnastiği birleştiren adamdı.”
Hastalarını dua yerine yürüyüşe çıkarırdı.
Yorgun düşenlere şöyle seslenirdi.
“Bedenini yürüterek şifayı kovalarsan, ruhun da ardından gelir.”
Galenos, yüzyıllar sonra onun yöntemlerini anlatırken şunu ekleyecekti.
“Herodikos hastalığı doğaya uygun hareketlerle hafifletmeyi öğretmişti.”
Bugünün diliyle söylersek, dünyanın ilk fizyoterapistiydi.
Bir gün Knidos limanına Kos’tan genç bir öğrenci geldi, adı Hipokrates.
O da tıbbı öğrenmek için yollardaydı.
Herodikos’un hastalarını yürüyüşe çıkardığını duyunca şaşırdı.
“İlaçsız mı iyileştiriyorsun?” diye sordu.
Herodikos gülümsedi.
“İlaç doğanın içindedir, doğa insanın içindedir.
Yeter ki ikisi aynı ritimde nefes alsın.”
Güneş doğarken birlikte yürüdüler.
Rüzgâr denizden taşlara vuruyor, Afrodit Tapınağı’nın mermerleri altın gibi parlıyordu.
Hipokrates, hocasının yüzündeki huzuru gördü ve sessizce anladı.
Gerçek tıp, doğayı taklit etmekti.
Yıllar sonra dünyanın en ünlü hekimi olduğunda, bu yöntemi “doğal tedavi” olarak kendi kitaplarına işledi.
Ama rüzgârın doktoru Herodikos’un adı, tarih kitaplarının satır aralarında kaldı.
Strabon’un “Geographika”’sında Knidos’tan söz ederken şöyle der.
“Knidos, Euryphon ve Herodikos’un kurduğu ünlü tıp okuluna sahipti.”
O satır, belki de Herodikos’un adını kurtaran tek rüzgâr esintisiydi.
Antik çağın en ünlü hekimi Hipokrates’tir ama onun yürüdüğü taş yollarda ilk ayak izleri Herodikos’undu.
O, bedeni bir makine değil, doğayla uyumlu bir melodi olarak gören ilk filozoftu.
Bugün “hareketle iyileşme”, “spor tıbbı”, “beden-ruh dengesi” dediğimiz her şeyin kökünde belki de o vardı.
Knidos rüzgârına kulak veren, sessiz bir doktor.