Ana Sayfa Yerel Bölge Ulusal Dunya Politika Ekonomi Turizm Kültür-Sanat-Magazin Sağlık Spor








İsraiş'de Gazetecilere ağır zulüm!
İsraiş'de Gazetecilere ağır zulüm!
ahir Şahin hayatını kaybetti
ahir Şahin hayatını kaybetti
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı tutuklandı
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı tutuklandı
FOÇA'DA DOĞAN CANKU RÜZGARI
FOÇA'DA DOĞAN CANKU RÜZGARI
Kurultay davası ertelendi
Kurultay davası ertelendi

Sedat Kaya

KEFERE'NİN SESSİZ ÇIĞLIKLARI
6 Eylül 2025 Cumartesi

Yıl 1955'di.

Eylül'ün 6'sı.

İstanbul'da serin bir sonbahar akşamıydı.

Vural Öger henüz 13 yaşındaydı.

Dayısının elini tutmuş, İstiklal'de yürüyordu.

Rebul Eczanesi'nden limon kolonyası alacaklardı.

Ana cadde ve ara sokaklar o gün çok kalabalıktı.

Çevrede boş boş duran yüzlerce insan vardı.

Birden paltolarının altından kalın sopalar çıkardılar.

Cadde boyunca dağılıp, önce vitrinlere sonra da öfkeyle dışarıya fırlayan dükkan sahiplerine vurmaya başladılar.

Bir Rum başına aldığı darbeyle kan revan içinde çığlıklar atıyordu.

Sonrasını Vural Öger anlatıyor.

 

"Taksim’den Tünel’e kadar bütün dükkanlar tarumar olmuştu. Bir buçuk metre boyunda kumaşlar, buzdolapları, ev aletleri, çoraplar, sandviçler. Sopalarla dükkanlara giriyorlar, ne varsa kırıyorlar sonra da ‘Rum nerede Rum nerede’ diye dolanıyorlardı. Arkadaşlar anlattı, Taksim’deki kilisenin papazını tutmuşlar sünnet etmişler. Bütün Rum kiliselerine taaruz edildi. 17-18 papaz linç edildi.. Binlerce serseri ellerinde sopalarla Rumlar’ı dövmeye kalktı."

 

Anastasis Yordanoğlu, Beyoğlu'nda yaşayan bir Rum vatandaştı.

O gün her zamanki gibi mahallesindeki kahveye gitti.

Kahvenin sahibi kendisini çok severdi.

Yavaşça yanına yaklaşıp, kulağına fısıldadı.

"Antoncuğum sen bugün eve gitsen daha iyi olur.’ ‘

"Niye" diye sordu Anastasis.

Kahve sahibi tekrarladı.

"Sen beni dinle. Acele et ve hemen evine git"

Sonrasını Anastasis Yordanoğlu anlatıyor.

 

" Birkaç cadde ilerledikten sonra ne olduğunu anladım. Baltalarla dükkanların kepenklerini ve evlerin kapılarını kırıyorlardı. Piyanolar, dolaplar camlardan aşağı atılıyordu ve bağırıyorlardı: ‘Bugün malınız mülkünüz, yarın hayatınız!"              

 

İsabella Öztaşçıyan 7 yaşındaydı.

Kefere(*) Misak'ın kızıydı.

O akşam  Büyükada'da papaz olan dayısının evindeydiler.

Hava kararmıştı.

Caddelerinde bir gürültü koptu.

Çöp kamyonunun üzerine çıkmış kişiler  ‘papazı isteriz, papazı isteriz’ diye bağırıyordu.

Sonrasını İsabella Öztaşçıyan anlatıyor.

 

"Arabanın tepesine koydukları projektörle evlerin içine ışık tutuyorlardı, biz hepimiz evde yere yattık, ışıkları kapatmıştık ama çok korkuyorduk. Araba bizim kapıya doğru gelip durdu. Sonra birden bizim karşımızdaki evi taşlamaya başladılar, kapılarını pencerelerini kırıp döküyorlardı, içeride kimsenin olmadığını anlayıp gittiler. Ev bizim Türk eczacı komşumuzun eviydi. Sonra anladık ki adaya o gün dışarıdan gelen kişilermiş, zaten bütün ada bizi tanıyor ve evimizin yerini biliyordu, demek ki dışarıdan gelenler bizim ev için tam bir tarif alamamışlar.”

 

İsabella Öztaşçıyan'ın bulunduğu evin hemen yakınındaki Hamam Sokakta Lefter Küçükandonyadis oturuyordu.

Çok yoksul bir lağımcının oğluydu, Lefter.

Ama Milli Takımın ve Fenerbahçe'nin de yıldız golcüsüydü.

Ay Yıldızlı forma ile nice goller atmıştı.

Atina'da Yunanistan ağlarını bile sarsmıştı.

Yunanlılar ona "Turko,Turko" diye tezahürat yapmıştı.

Çöp arabasıyla dolaşan saldırganlar onun da evine geldi.

Araçtan inip taşlamaya başladılar.

"Vurun şu gavura" diye bağırıyorlardı.

Sonrasını Lefter Küçükandonyadis anlatıyor.

 

"Onbeş gün önce gol attığımda omuzlardaydım O gün ise kayalar ve boya tenekeleriyle karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Evde ne pencere, ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. İstanbul'dan emniyet müdürü evime geldi. gece gördüğü manzara karşısında 'aman allahım' demişti."

 

Tuğgeneral Yılmaz Tezkan 1950 yılında Harbiye'ye girmişti.

İlk günden itibaren herkes gibi o da Harbiye Marşı söylemeye başlamıştı.

 

"Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,

Tufanları gösteren, tarihlerin yadıyız,

Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,

Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız."

 

Harbiye'de onlar bu marşı söylerken, aynı binada Amerikalı yarbaylar bizim generallere  danışmanlık yapıyordu.

Yağmalama ve linç girişimlerinden sonra sıkıyönetim ilan edildi.

Yılmaz Tezkan da olayların yatıştırılması için görev yapan askerlerden biriydi.

Gördükleri karşısında insanlığından utandı.

Rum vatandaşların evleri, bir tanesi bile atlanmadan basılmıştı.

İçindeki eşyalar caddeye atılmıştı. 

Sonrasını Tuğgeneral Yılmaz Tezkan anlatıyor.

 

"Evlerinde oturanlar eşya enkazı içinden işe yarar olanları toplama çalışıyordu. Ufak bir kız çocuğunun bulduğu kolu bacağı kopmuş oyuncak bebeği annesine ‘Mama, Mama, buldum, buldum!’ diye seslenmesi ve gördüklerimiz utanılacak ve unutulmayacak bir manzaraydı."

 

Olaylar iki gün sürdü.

Azınlıkların yaşadığı tüm mahalle ve semtler talan edildi.

Saldırganların hepsinde aynı tornadan çıkmış sopalar vardı.

Saldırılacak yerlere otobüslerle getirilmişlerdi.

Organize idiler.

Asker ve polis iki gün boyunca saldırganlara hiç müdahale etmedi.

Sonrası.

15 gayri müslüm öldürüldü.

300 kişi yaralandı.

30'dan fazla kadına tecavüz edildi.

4214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile fabrika, otel, bar gibi  5317 mekan talan edildi.

Kiliselerin içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildi.

İstanbul'da bulunan 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi.

Rum ,Yahudi ve Ermeni mezarlıkları saldırıya uğradı.

Yıkılan, yağmalanan işyerlerinin  yüzde 59'u Rumlar'a, yüzde 17'si Ermenilere, yüzde 12'si ise Yahudilere aitti.

Müslüman olmuş Beyaz Ruslara ait mekanlar bile saldırıya uğradı.

Dönemin parasıyla 100 milyon lira maddi hasar oluştu.

 

İki gün sonunda İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'na Tuğgeneral Nurettin Aknoz getirildi.

Aknoz Paşa, ilk iş olarak Harbiye'deki Sıkıyönetim Komutanlığı'na tüm gazetelerin yazıişleri müdürlerini çağırdı.

Gelmeyenin gazetesinin kapatılacağı bildirildi.

Aknoz, toplantıda medyaya resmen emir verdi.

 

“Baylar, gergin gu?nler yas?adık. S?imdi artık sinirlerin yatıs?tırılması lazım.. Çok dikkatli olacaksınız. Sizden s?unları istiyorum. Bu?yu?k Millet Meclisi’ndeki mu?zakereler halkı heyecanlandıracak nitelikte ise yazmayacaksınız. Yokluk ve kıtlık haberlerinin hepsi yasaktır. O?rneg?in fırınların o?nu?nde ekmek almak ic?in sıra bekleyenlerin resimleri yayınlanamaz. Bu tu?r haberler u?lkede panik yaratır. Hu?ku?meti tenkit etmek yasaktır. Bo?yle bir s?ey yaparsanız gazetenizi kapatırım.  6-7 Eylu?l olaylarını komu?nistlerden bas?kasının yaptıg?ı yolunda yazılar ve yorumlar yasaktır; kapatırım. Olaylarda zarar go?renlerin istekleri gibi yazılar yazamazsınız. Heyecana uyandıracak haber yayını yasaktır. Hu?ku?metin icraatını etkileyecek tu?rde yazı yazılması yasaktır. Tu?rklu?g?e hakaret, bayrak yırtma gibi haberler gazetelere giremez; kapatırım. I?kinci, u?c?u?ncu? baskı yapamazsınız; toplatırım. Basına sansu?r koymayacag?ım. Yayıncılıg?ı sizin insiyatifinize bırakıyorum. Dog?ru kullanamazsanız bana verilen yetkileri kullanırım. Sizin ko?tu? bir alıs?kanlıg?ınız var, aklınıza geleni yazıyorsunuz, yazamazsınız. Anadolu Ajansı’nın ve Radyonun yayınladıg?ı her s?eyi alabilirsiniz. Ona izin veriyorum. Bu bas?ımıza gelenler dog?rudan dog?ruya komu?nistlerin hazırladıg?ı bir hadisedir.Yazılarınızda bunu go?zden uzak tutmayın. Ona go?re aklınızı bas?ınıza toplayın. I?s?imizi gu?c?les?tirmeyin.”

 

Asker sopası etkisini göstermişti.

Türk Medyası artık kör ve sağırdı.

Gazetelerde o dönem ülkeyi yöneten Menderes hükümetinin olaylarla hiç ilgisi olamadığı ve hiç bir kusurunun bulunmadığı yazıldı.

Dönemin CHP Başkanı İsmet İnönü, meclis konuşmasında Menderes hükümetine destek verdi.

"Demokrat Parti grubunun, olayları ciddi s?ekilde tartıs?tıg?ını tespit ettik. Hu?ku?metin anavatanın bu?yu?k bir tehlikede oldug?unu idraki, partiler arası rekabete, u?stu?n gelmis?tir. "

 

Sonunda askerin dediği oldu, fatura komünistlere kesildi.

Aralarında Aziz Nesin, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo ve Hulusi Dosdoğru'nun bulunduğu onlarca komünist tutuklandı.

Tutuklananlar üç ay sonra mahkemede suçsuzluklarını kanıtlayınca serbest bırakıldı.

Bir süre sonra dosya kapatıldı.

 

Yıl 2016.

İki gün sonra 6 Eylül.

Aradan tam 61 yıl geçti.

1955 yılında İstanbul'da sayıları 100 bini bulan Rum nüfusu, şimdi sadece yüzlerle ifade ediliyor.

Tarihimizdeki bu kara lekenin  devlette kimler tarafından organize edildiği ve kaçan Rumlar'ın mallarına kimlerin el koyduğu hala büyük bir sır.

O dönem Özel Harp Dairesi'nde (Seferberlik Tetkik Kurulu) görevli olan, daha sonra dairenin başkanlığına getirilen ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekterliği yapan Tuğgeneral Sabri Yirmibeşoğlu'nun yıllar sonra yaptığı şu açıklama ise hiç unutulmadı.

"6-7 Eylül bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı."

(*) KEFERE: Osmanlı döneminde müslüman olmayanları aşağılamak için kullanılan, kafir anlamındaki Arapça kelime.. Argo dilde "Oynak, güven vermeyen, terbiyesiz, arsız köpek, kötü adam" anlamına geliyor.

 

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
YAZARLAR
Sedat Kaya
Sedat Kaya
KEFERE'NİN SESSİZ ÇIĞLIKLARI
Atilla Köprülüoğlu
Atilla Köprülüoğlu
Adım adım bağımsızlığa giden yol: İSTİKLÂL YOLU
Nüvit Tokdemir
Nüvit Tokdemir
Ölüm hep bana mı düşer usta!
İbrahim Aktaş
İbrahim Aktaş
DOKUNMA, YANARSIN!
İbrahim Aktaş
İbrahim Aktaş
K O R K U Y O R L A R
Levent Donduran
Levent Donduran
İhtiyar gözyaşları…
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
Ana Sayfa Yerel Bölge Ulusal Dunya Politika Ekonomi Turizm Kültür-Sanat-Magazin Sağlık Spor
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri