
Gazze’nin dar sokaklarında, çatılardan sarkan çamaşır ipleri altında büyüdü Süleyman Al-Obaid.
Ayağında yırtık bir spor ayakkabı, elinde hiçbir sertifikası olmayan ama kalbinde milyonlarca çocuğun hayalini taşıyan bir futbol yeteneği. Mahallede herkes onunla oynamak isterdi, çünkü topa dokunduğu an, savaşın sesi kesilirdi.
Bir gün, 2010 Batı Asya Şampiyonası’nda Yemen’e attığı o makas golüyle adını duyurdu. Spiker bağırıyordu.
“Filistinli Pele!”
O anda tribünlerde insanlar sadece bir golü değil, bir ülkenin yeniden doğabileceğini gördü.
Süleyman, sadece bir forvet değildi. Yıkılmış tribünlerde yeniden hayat bulan çimlerin üzerinde umut yetiştiren bir bahçıvandı.
Ama stadyumlar yıkıldı, arkadaşları göç etti, ülke haritadan silinmek istenirken o hala topun peşindeydi. Gazze’nin çocuklarına futbol öğretti, onları savaş yerine oyuna çağırdı. “Topun olduğu yerde silah olmaz” derdi.
6 Ağustos 2025 sabahı, Gazze’nin güneyinde insani yardım kuyruğundaydı. Yanında eşi ve çocukları yoktu. Onların güvenli bir yerde olduğundan emin olmak istemişti. Etrafında kadınlar, çocuklar, yaşlılar. O sırada, ufukta toz bulutları yükseldi, ardından bir patlama. Stadyum çimlerinin yerine, toz ve kan kokusu yayıldı havaya.
Hakem düdüğü çalmadan maç bitmişti. Rakibi savaş, hakemi vicdansızlıktı.
Ertesi gün Avrupa futbolunun mafyası UEFA, sosyal medyada onun fotoğrafını paylaştı.
“Süleyman Al-Obaid’i kaybettik”
Ama nerede ve neden öldüğünü yazamadılar. Sanki gerçeği söylemek, sahadaki kural ihlalini kabul etmekti. Tribünler sustu, paylaşımlar süslü ama eksik kaldı.
O sessizliği bozan ise Mohamed Salah oldu. “Nasıl, nerede ve neden öldüğünü söyleyebilir misiniz?” diye sordu. Dünyanın en hızlı kanat oyuncusu, bu kez topu FIFA’nın, UEFA’nın, vicdanı olan herkesin önüne sürdü. Top hala yerde duruyor, kimse vurmaya cesaret edemiyor.
Gazze’de, yıkıntılar arasında top koşturan bir grup çocuk hala onun adını bağırıyor.
“Süleyman! Süleyman!”
Onlar için hala yaşıyor. Çünkü bazı goller fileleri değil, yürekleri sarsar. Ve o gol, hala devam eden bir maçın ortasında, dünyanın gözü önünde, sessiz bir şekilde atılmış durumda.