Ana Sayfa Yerel Bölge Ulusal Dunya Politika Ekonomi Turizm Kültür-Sanat-Magazin Sağlık Spor








Foça'da Vedat Sakman rüzgarı!
Foça'da Vedat Sakman rüzgarı!
SKOOP Yeşil Sofralar Piri Reis’te
SKOOP Yeşil Sofralar Piri Reis’te
İzmir'de Eğitime Destek Kermesi
İzmir'de Eğitime Destek Kermesi
Can Yücel Kültür Sanat Festivali'nin  teması göç.
Can Yücel Kültür Sanat Festivali'nin teması göç.
Işıl Yücesoy yeni oyunu ile İzmir'de
Işıl Yücesoy yeni oyunu ile İzmir'de

Okan Yüksel

DENİZ BUGÜNE BAKIYOR
12 Mayıs 2024 Pazar

 

Söylenceye göre;

kuşların hükümdarı Simurg kuşu, Kaf Dağı’nın üzerindeki tepede Bilgelik Ağacı’nın dalları arasında oturur ve kuşlar dünyasına hükümdarlık edermiş.

Ve ne zaman kuşlar dünyasında bir kargaşa olsa ya da mutsuzluklar doğsa SİMURG uçar gelir, huzursuzlukları ortadan kaldırır, haklının hakkını, haksızın da cezasını verir ve yeniden bilgelik ağacına dönermiş. Sözün kısası kuşlar onun varlığıyla huzur içinde yaşayıp giderlermiş.

Bir dönem gelmiş ki kuşlar dünyasında yaşam zindana dönüvermiş. Sıkıntılar, haksızlıklar ard arda geliyor, yalanın, dolanın önü kesilemiyormuş. Haber salmışlar SİMURG’a ve bu adaletli krallarını beklemeye başlamışlar.

Bir gün, üç gün, beş gün… Ne gelen var, ne giden! İçlerinden bir kısmı SİMURG’un geleceğinden umudu kesmiş, diğer bir kısmı da “Eğer SİMURG var olsaydı, şimdiye kadar gelirdi; gelmediğine göre böyle bir kuş yok” diyerek beklemekten vazgeçmişler. Derken, uzak ülkelerdeki kuş sürülerinin o güne dek görmedikleri bir kuş tüyü bulduklarını öğrenmişler. Bunu duyunca, kuşlar krallarının yaşadığını, bu tüyün de ona ait olduğunu anlamışlar. Ve içlerindeki birkaç akıllı kuşun önerisiyle yine “Madem ki o gelmiyor, biz ona gidelim!” düşüncesinde birleşerek, yeryüzünün bütün kuşları Kaf Dağı’na doğru kanat çırpmaya başlamışlar.

Günler geçmiş aradan… Yol uzak mı uzak!

 

****

Uzun yola dayanamayanlar, çeşitli bahaneler uydurarak birer ikişer dökülmeye başlamışlar; önce bülbül dönmüş geriye, tüylerinin bozulduğunu sitemle fısıldamış; oysaki bu tüylerinden ötürü, kafeslere kapatılıyormuş hep.

Turna “Ben olmasam aşıklar nasıl ulaşır sevdiklerine?” demiş.

Baykuş viraneleri özlemiş. Ve hep birlikte geriye dönmüşler.

 

****

Kaf Dağı’na gitmek için yola çıkanlardan geriye kalan az sayıdaki kuş, canla başla kanat çırpmaya devam etmişler. Yolun son kısımlarında “Yedi Tükenmez Vadi”den geçiliyormuş. Son iki vadi olan “yok oluş” ve “ölümsüzlük” vadisine vardıklarında, bütün kuşlardan geriye sadece otuz kuş kalmış.

Bütün güçleriyle bu vadileri de aşmışlar ve Kaf Dağı’ndaki tepeye bilgelik ağacına ulaşmışlar.

Ve bilgelik ağacından öğrenmişler ki, SİMURG “Otuz Kuş” demekmiş!

Yani hepsi ve her birisi “SİMURG” imiş.

 

****

12 Mart günlerini düşünürken hepsi ve her birisi “SİMURG” olan devrimciler, yoldaşlar geldi usuma; örneğin öldürülmeden bir gün önce, 14 Ocak tarihli 1919 tarihli Die Rote Fahne’de şöyle yazıyordu Rosa Luxemburg;

Vardım

Varım

Var olacağım!

“Berlin’de düzen hüküm sürüyor! Sizi budala zaptiyeler! Kum üzerine kurulu sizin düzeniniz. Devrim daha yarın olmadan, sizleri dehşet içinde bırakıp, trompet sesleri arasında şunu bildirecektir. “Vardım, Varım, Var olacağım!”

 

****

Ben de 19 Kasım 1960 tarihli Türk Solunda şunları yazıyordum;

“Devrimci Gençlik, Amerikan emperyalizmine ve oportünizmine karşı duran gençliktir.

Onların görevi sayısının azlığına düşmanın çokluğuna bakmadan Amerikan emperyalizmine karşı sonuna kadar dövüşmektir.

O iyi biçimde karar veren ve uygulayandır. O boş gecelerini değil, boylu boyunca ömrünü bu kavgaya verendir.

Yaşasın Bağımsızlık Savaşı veren dünya halkları!

Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!"

 

****

Gün, Türkiye’yi ortaçağ karanlıklarına sürüklemek isteyenlere karşı birleşme, laik demokratik Türkiye Cumhuriyetini koruma günüdür.

Gün, emperyalizme karşı durma, savaşma kazanma günüdür. Tanığı olduğumuz bir dönemin sanığı olmamız gerekiyor. Acılı bir yurdun çocukları olmamız gerekiyor. Yobazlara, emperyalistlere karşı milyonlarca solmayacak gülümüz, bu yüreğimiz vardır, bu canım Türkiye topraklarında yaşayanların. Tarihimize

ülkemize ve Mustafa Kemalimiz’e karşı vebalimiz var. Gökyüzü şahittir, bu ülkeyi kurda kuşa yedirmeyiz.

Türkiye gidiyor!

Evet, Türkiye elden gidiyor. Parsel parsel, fabrika fabrika, baraj baraj, santral santral, işletme işletme satılıyor Türkiye.

Türkiye’de Amerikan emperyalizminin varlığı, bu devletin topraklarımızda, ekonomimizde ve siyasal hayatımızdaki büyük ağırlığı kuşatılmışlıktan da öteye istilaya dönüşmüş durumdadır. Yabancı sermaye ve onun koruyucusu yerli özel teşebbüs azmış durumdadır.

Kurtuluş Savaşı’nda, Amerika da dahil bütün emperyalist ülkeleri de yenen ordumuzun yapısı değiştirilmek ve Amerikan sermayesi ile askeri ittifakların emrine sokulmak istenmiştir. Bağımsızlık bilincine eren generalleri de tasfiye etmek için bu kez Ergenekon ve Balyoz davaları gündeme getirilmiş, bu arada iktidara muhalif aydınlar, gazeteciler, yazarlar bilimciler de bu şekilde susturulmaya, sindirilmeye yıldızlar tasfiye edilmeye başlanmıştır. O yıldız, 1919’daki yıldız. Yıldızlar gelip geçer derler… Ama o yıldız dünya tarihinde iz bırakmışsa ve emperyalizme ve onların işbirlikçilerine karşı neyin nasıl yapılacağını başka uluslara da göstermişse… O yıldız, 1919’daki yıldızdı.

Gençlik namludaki papatya

Devrimle kurulan bir cumhuriyeti korumak, kurmak kadar zor olmamalı…

 

****

12 Eylül’le bir gençliği yok etmeye çalıştılar.

Ama atılan tohumlar hâlâ yaşıyor.

Öğrenme açlığı en büyük özelliğimizdi.

Öğrendikçe isyanı da öğrendik.

Bugünün gençlerinin bugünün koşullarında çok farklı olduğunu düşünmek onlara fazlasıyla haksızlık etmek olur. Bazı hayaller yıkılmış gibi görünse de başta para olacak üzere tabulara teslim olmuş gösterseler de 68’de atılan tohumların bir yerlerde gizliden gizliye var olduklarını düşünmek gerekiyor.

Gençlik namludaki papatya gibidir.

Papatyalar açıldı, açılıyor… Gençlik gerçekçi olarak imkânsızı istiyor yine… Ve gençliğin önderi de bugün ve yarın, dünlerde olduğu gibi Mustafa Kemal olacak!

Mustafa Kemal’e sahip çıkanlar bizleriz. O'nun İstiklali tam prensibini ve onun İstiklal’i tam Türkiye idealini yalnız biz devam ettiriyoruz.

 

****

Halk söylencesinde, 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece suların, denizlerin toprağa kavuştuğu Hıdırellez gecesidir; İşte o gece YUSUF'la, HÜSEYİN 'le şöyle haykırmıştır DENİZ; “Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum…”

DENİZ, Bugüne Bakıyor...

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
YAZARLAR
Dr.Ahmet Güler
Dr.Ahmet Güler
Alaçatı'nın Kuşları yok olmasın!
Nüvit Tokdemir
Nüvit Tokdemir
Bir zamanlar yaşananlar (1)
Esat Erçetingöz
Esat Erçetingöz
BÖYLE BİR SEVGİ GÖRÜLMEMİŞTİR
Atilla Köprülüoğlu
Atilla Köprülüoğlu
Bir HARUN KOLÇAK vardı...
Okan Yüksel
Okan Yüksel
ÜNAL ERSÖZLÜ ŞİİRİ ÜZERİNE…
Sedat Kaya
Sedat Kaya
ET TU, BRUTE?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
Ana Sayfa Yerel Bölge Ulusal Dunya Politika Ekonomi Turizm Kültür-Sanat-Magazin Sağlık Spor
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri