
arih bazen bir kadının sessizliğiyle başlar.
1 Aralık 1955 akşamı, Alabama’nın Montgomery şehrinde bir otobüs ağır ağır ilerliyordu. İçinde ter kokusu, yorgunluk, yasalar ve adaletsizlik vardı. Otobüsün önünde beyazlar, arkasında siyahlar oturuyordu. Çünkü kanun öyle diyordu.
Vicdanın susup, ırkın konuştuğu bir çağdaydı Amerika.
O gün Rosa Parks işten dönüyordu.
Terziydi, emekçiydi ama dikiş makinesinin başında geçirdiği onca yıl, adaletsizliği yamamaya yetmemişti.
Otobüs şoförü bir beyaz yolcu için yer istediğinde, Rosa kalkmadı.
Yorgundu ama bedeni değil; insanlığın küçük düşürülmesine duyduğu yorgunluktu bu.
Hiç konuşmadı, hiç kıpırdamadı, oturmaya devam etti.
Bu sessiz direniş, tarihin gidişatını değiştirdi.
Bir kadının yasalara inat kalkmaması, bir kıtanın ruhunu sarstı.
Rosa Parks sadece oturdu, ama oturduğu yerde insanlık ayağa kalktı.
Rosa, aslında varoluşun özünü savunuyordu.
Sokrates’in baldıran içişinde, Gandhi’nin tuz yürüyüşünde ne varsa, Rosa’nın o koltukta oturmasında da o vardı.
İnsanın kendi onuruna sadakati.
Felsefeye göre insan, “özgürlük bilinci olan varlıktır.”
Ama özgürlük bazen bir meydanda değil, bir otobüs koltuğunda doğar.
Rosa o gün sadece yerini değil, insanın anlamını da korudu.
Çünkü bazen direnmek, sadece “yerinde kalmaktır.”
Rosa Parks o gece tutuklandı.
Ama ertesi gün, Amerika’da bir başka şey serbest kaldı. vicdan.
Montgomery'in siyah halkı otobüslere binmeyi reddetti. Birçok beyaz onlara destek verdi. Boykot bir yıl sürdü.
O günlerde sahneye genç bir vaiz çıktı: Martin Luther King.
Bir kadının sessizliği, bir halkın yürüyüşüne dönüştü.
Ve sonunda, 1956’da, Amerika'da otobüslerdeki ırk ayrımı yasaklandı.
Yasa değişti, ama asıl değişen, insanın kendisiydi.
Rosa Parks, artık sadece emekçi bir kadın değil, insanlığın belleğinde bir vicdan yankısı.
O gün otobüste yerinden kalkmayan kadın, aslında herkesi yerinden kaldırdı.
Yasa onu susturdu ama tarih ona ses verdi.
Şimdi her özgürlük yürüyüşünde, her kadın direnişinde, her “hayır” kelimesinde onun izleri var.
Bazen bir kadın, sadece bir koltuğa oturur ama o koltuk, insanlığın en onurlu tahtına dönüşür.
Rosa Parks’ın bu eylemi, ABD’de Sivil Haklar Hareketi’nin başlangıcı kabul edilir. 1956’da Anayasa Mahkemesi otobüslerdeki ırk ayrımını yasadışı ilan etti. Martin Luther King bu direnişi “sessiz bir devrimin kıvılcımı” olarak nitelendirdi.
#roseparks
#24ekim