Ana Sayfa Yerel Bölge Ulusal Dunya Politika Ekonomi Turizm Kültür-Sanat-Magazin Sağlık Spor
Moskova'da Nazım Hikmet etkinliği yapılacak
Moskova'da Nazım Hikmet etkinliği yapılacak
Meclis Üyesi Sefer Topçu aday adaylığını açıkladı
Meclis Üyesi Sefer Topçu aday adaylığını açıkladı
2024 yılı pasaport ücretleri belli oldu!
2024 yılı pasaport ücretleri belli oldu!
Atatürk’ün en sevdiği şiir olan ”Ferda” dijital platformlarda...
Atatürk’ün en sevdiği şiir olan ”Ferda” dijital platformlarda...
TÜRK DİL DERNEĞİ'NİN KONUĞU GAZETECİ  ERÇETİNGÖZ
TÜRK DİL DERNEĞİ'NİN KONUĞU GAZETECİ ERÇETİNGÖZ

Ömer Önal

ALAÇATI’NIN UN DEGİRMENLERİ
1 Aralık 2020 Salı

Pek çok kişiden Alaçatı’da güneş batımının övgüsünü işitmişimdir; Karadağ tepesinden güneşin kayboluşu bir Alaçatı çocuğu olan bana bile hep görkemli ve gizemli gelmiştir. Bu yüzden, Alaçatı’da gün batımına yönelik övgüler bana da hiç “aşırı” gelmez. Sanırım Alaçatı’da gün batımına övgünün temelinde, gün battıktan sonra gökyüzünün uzun süre aydınlık kalması da vardır.

Çünkü Alaçatı yerleşim yerinin geneli deniz ve küçük tepelerle çevrilidir. Bu nedenle, güneş aslında diğer yerlere göre biraz daha geç batar. (Tabi güneşin yurdumuzu en son terk ettiği yer de yarımadamızdır, o tarafıda başka!) Güneşin hareleri ufkumuzda uzun süre etkili olur. Ve görkemli yansımalar oluşturarak gözden kaybolur. Belde’nin en güzel gün batımı Alaçatı’dan liman denizine giderken veya değirmen dağından izlenir. Esasında tepelerin siluetiyle zıtlık oluşturan açık mavi bir gökyüzü “Alaçatı’daki bu akşam güzelliğini” açıklayan en önemli özelliktir. Hem karanlık, hem ışıklı; hem de hafif ürperten rüzgârı ve insanı ısıtan ışığıyla günbatımı!

Ayrıca Alaçatı, ansızın çıkan rüzgârlarıyla ve tozlu dumanlı, bahar bulutlarıyla heyecanlıdır. Alaçatı’da yaz geceleri yıldız yağdırırken, kış sabahları da sevgi bahçesine dönüşür.

İnsan bunları hep elinin altında sanıyor, her zaman görebileceğini umuyor ama ömrümüzde topu topu kaç mevsim yaşıyoruz? Bazen bir şarkıda anılar, bazen bir meyvenin tadı, çoktandır unuttuğum şeyleri aklıma getirdiğimde hüzünleniyorum; Ömrümüz hep geçmişte kaldığını düşündüğümüz güzel anıları anımsamakla geçiyor.

1970 li yıllara kadar Alaçatı’da un ve zeytinyağı değirmenleri, ziraatla uğraşan üreticilerin en uğrak yerleriydi..

Alaçatı’da üç mahallede birer tane un ve yağ değirmeni vardı. Yeni mecidiye mahallesinde, Barbun Hüseyin, Tokoğlu mahallesinde Karaca ki Hüseyin, Hacımemiş mahallesinde Karabina Hüseyin. Bu değerli üç insanımız yanlarında çalışan onlarca insana ekmek parası kazandırdıkları gibi Alaçatı halkına da çok büyük hizmette bulunurlardı.  

Hacımemiş mahallesi’ndeki un ve yağ değirmenlerini sonraları, yıllarca Karaköy’de Muhtarlık yapan İbram çavuş (İbrahim Günay)  satın aldı işletti. Mülkiyeti halen kendisindedir. Çocukları bir süre bu işi devam ettirmek istediler ama üretim toplum yapısından tüketim toplumuna evrilen belde de una  talep olmayınca bıraktılar işi. Şimdi geçmişin tüm yorgunluğu ile birer anıt olarak zamana direniyor bu değirmenler. Söz konusu işletmeler faaliyetteyken, başlarında sorumlu ustabaşılar vardı. Hacımemiş Mahallesindeki değirmende “Uncu” lakaplı (Mehmet Ezgin) tam gün geç saatlere kadar çalışır, makinelerin gürültüsünden sıkılmadan yüzü bembeyaz kaşları bıyıkları aynı Noel baba gibi olurdu.

Tokoğlu Mahallesindeki Karacakinin un değirmeninde, Libya Bingazi’de savaşa katılıp, ülkesinin işgalinden sonra Alaçatı’ya yerleşen ve memleketi Libya’ya da, yoksulluktan dönememiş Faraç Amca çalışırdı.  Bizim kuşak Faraç amcanın yaşlılık dönemine rastladık. Çok güçlüydü. Seksen kiloluk bir buğday çuvalını tek başına sırtlanıp değirmen taşına kendisi boşaltırdı.

Faraç amca makinelerin un çıkan ağzına un çuvalını bağlar, çuval doluncaya kadar değirmen kapısının önündeki sandalyeye oturur beklerdi.  Kim bilir o esnada ne hayaller kurardı! Karacaki’nin Tokoğlu mahallesindeki yağhanesinde Paraşüt İsmail vardı. Bütün yağhanenin motorlarına o bakardı. Alaçatı Belediyesinin içme suyu kuyuların su motorlarına, şebekedeki su borusu patlaklarına hep Paraşüt İsmail amca bakardı.

O yıllar sabah güneş doğmadan işbaşı yapılır, akşam iş bitince paydos edilirdi. Bende gençlik yıllarımda ziraat işlerinde çalıştım. Tarlada işimizi erken bitirince hava kararmadan eve gelirdik.

Bu tür boşluklar hep bir fırsattı. Rahmetli annem unumuz azaldı çocuklar, değirmene buğday gitmesi lazım der, büyük annemle beraber ayıklamış oldukları buğday çuvallarını eşeğimize sarar, bizde doğru Yeni Mecidiye Mahallesinde olan değirmenin yolunu tutardık. Barbun Hüseyin’in oğlu Ali Barbun’un son senelerde çalıştırdığı un değirmenine getirirdik. Rahmetli Ali Ağabey çocuk olduğumuz için bizi hep güler yüzle karşılar ve eşeğimizin yükünü indirmekte yardım ederdi. Önce buğdaylarımızı kantarda tartar, kilosunu deftere yazardı. Sonra da buğday çuvallarının yan tarafına kırmızı boya ile sıra numaramızı yazardı. Bize ununuzu yarın sabah gelir alısınız der, sıra numaramızı söylerdi. Ertesi gün gider un çuvallarımızı alırdık. Hiç para sormazdı. Ali ağabeyin siyah kaplı kalın bir veresiye defteri vardı. Hesabımıza yazardı. Aile büyüklerimiz sene sonunda tütün parasını aldığımız vakit gider borcumuzu öderlerdi. Hesap ödendikten sonraki her yeni un öğütme bedeli, yıl boyu kara kaplı deftere yazılırdı, bakkal alışverişlerimizde olduğu gibi! Çok aileler vardı unsuz ve buğdaysız. Ama toplumsal dayanışma öyle düzenli işlerdi ki hiç kimse aç bırakılmazdı. Bazen hesaba yazılır, bazen de hibe!

Çünkü çok garibanlık vardı, çoğu günler ailelerin cebinde ekmek alacak parası olmazdı. Hep çok çalışmak zorundaydık. Zengin gariban fark etmiyordu, hepimiz çalışırdık. Herkesin muhakkak yamalı elbisesi vardı. Kimi zengin ağaların bile pantolonunda süvarilik modaydı.

Neyse ki o günler geride kaldı. Dilerim bir daha da hiç gelmez.

Kalın sağlıcakla….

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
YAZARLAR
Atilla Köprülüoğlu
Atilla Köprülüoğlu
EROL GÜNAYDIN 91 YAŞINDA...
İbrahim Aktaş
İbrahim Aktaş
Süper Kupa’nın Zamanı
Nüvit Tokdemir
Nüvit Tokdemir
Bayram gazetecinin neyine!
Okan Yüksel
Okan Yüksel
"ANADOLU ROCK OZANI" CEM KARACA 79 YAŞINDA...
Dr.Ahmet Güler
Dr.Ahmet Güler
Lal Denizli Çeşme Belediye başkanlığını devir aldı.
Sedat Kaya
Sedat Kaya
SICAK VE ŞEFKATLİ BİR EL TÜRKİYE HARİTASINI OKŞADI..."
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
Ana Sayfa Yerel Bölge Ulusal Dunya Politika Ekonomi Turizm Kültür-Sanat-Magazin Sağlık Spor
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri