Haber nedir?

Ülkede ve dünyada yaşanan olaylarla ilgili olarak basın, yayın ve iletişim organlarıyla kamuya iletilen her türlü bilgiye haber denir.

Gazeteci kimdir?

 Edindiği bilgiyi, duyduğu, gördüğü olayı teyit ederek, süzgecinden geçirerek, karartmadan, kirletmeden ''haberleştirilerek'' gazete, televizyon gibi kitle iletişim araçları'nda yayınlanmasında görev alan kişiye 'Gazeteci' denir.

Sendika nedir?

İşçilerin veya işverenlerin çalışma yaşamına ilişkin sorunlarını çözmek, ortak çıkarlarını ve haklarını korumak, geliştirmek için kurdukları örgütlere sendika denir.

Günümüz Türkiyesi'nde haber, iktidar partisi ve Cumhurbaşkanlığı'na endekslenmiş durumdadır.

Ülke ve dünya gündemine ilişkin haberlerin yüzde 80'ine yakını bu persfektiften aktarılmaktadır.

Bilgi tek kaynaktan,  ''murakabe- kontrol'' süzgecinden geçirilmeden ''doğru'' ve tartışılmaz'' biçimde sunulmaktadır.

Ana muhalefet, yavru muhalefet, parlamento dışı siyasi partilerin genel başkanları, yöneticileri, il ve ilçe örgütlerinin sözleri ya verilmiyor, ya da tek sütun, 1-2 saniye görüntü...Kendileri varlar ama haberlerde yoklar...

Gazeteci, önüne gelen bilgiyi-haberi ''muhalif'' damgası ile bir kenara atabilir mi?

Yok sayabilir mi? Ülkede, tek düşünceden  insanlar mı yaşıyor?

Hadi bir örnek ver dediğinizi duyar gibiyim:

10 Ocak Türkiye'de Basın Bayramı olarak 1961'de başlayıp, 1980'li yıllarda Basın Günü, 2000'li yıllarda ise Basın Dayanışma- Mücadele Günü'ne dönüşerek kutlanmaktadır.

O gün devletin en tepesinden, en alt kademeye kadar açıklamalar yapılır, gazetelere, televizyonlara, radyolara, internet sitelerine geçilir. Bunların büyük bir bölümüne de yer verilir.

Adında ''Türkiye'' olan Gazeteciler'in emek mücadelesi yürüttüğü Türkiye Gazeteciler Sendikası da (TGS) 10 Ocak'la ilgili açıklama yaptı. Ama, Türkiye'nin üç büyük ajansı ve gazeteleri ''muhalif '' diye açıklamaya yer vermedi, görmedi. Önlerine gelen bilgiyi ''halktan- okurundan- izleyeninden'' gizledi.

Gazetecinin hakkını, hukukunu koruyan, aş ve ekmeğini büyütmek için sınıfsal mücadeleyi her türlü zor koşullara rağmen sürdüren, hiçbir ''maddi karşılık almayan, beklemeyen, yılmayan'' bir yapının yok olması sonrasında; sizler o haber ajansında,  gazetelerde oturabileceğinizi mi sanıyorsunuz? 

İnanmıyorsanız etrafınıza, geçmişe, şöyle bir dönün bakın.

Sizden önce de ''Gazeteci''yim diye, ''bilgiyi kirleten, karartan,  kendi çıkarı ve üç kuruş fazla para için'' namuslu kalem erbaplarını satanlar, şimdi bir kenara atılmış durumdalar...

Kirleniyorsunuz, kimliğinizi kaybediyorsunuz. Yalnızlaşıyorsunuz.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi

''Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.''

Bilesiniz ki...

Sizin kirlenme ve kirletme uğraşınıza rağmen...

"Özgür basın" ve "gazetecilere özgürlük" mücadelesi bittimsizdir...