Arkadaşlar, kardeşler, dostlar.
Anneler, babalar, amcalar, çocuklar.
Anne karnındaki bebeler.
Hepimiz tehdit altındayız.
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Burdur, Isparta, Balıkesir, Bursa, Yalova, Manisa tehdit altında.
Çanakkale, Çankırı, Kırıkkale, Kastamonu, Çorum, Bolu, Karabük, Zonguldak, Bartın, Tuz Gölü, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Edirne, Tekirdag?, Kırklareli, Denizli, Aydın tehdit altında..
Bitmedi.
Eskis?ehir, Bilecik, Afyon, Kütahya, Us?ak, Nevs?ehir, Kırs?ehir, Nig?de, Aksaray, Konya, Karaman, Adana, Hatay, Mersin, Kahramanmaras? tehdit altında...
Osmaniye, Gaziantep, Kilis, Kayseri, Sivas, Malatya, Yozgat, Trabzon, Artvin, Gümüs?hane, Giresun, Rize tehdit altında.
Bitmedi.
Samsun, Sinop, Amasya, Ordu, Tokat, Erzurum, Ardahan, Bayburt, Bingöl, Ig?dır, Kars, Tunceli, Ag?rı, Erzurum , Van, Bitlis, Hakkari, Mus?, Siirt, S?ırnak,S?anlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Elazıg?, Mardin tehdit altında.
22 bölge, 81 il, tüm yurdumuz tehdit altında.
Sadece biz insanlar değil, havadaki kuş, sudaki balık, karadaki karınca, ağaçlar, çicekler, tüm canlılar tehdit altında.
Hatta binlerce yıllık tarihi kentler bile.
Bizler Korona virüs ile uğraşırken, iş, güç, aş derdiyle boğuşurken, birileri kapalı kapılar ardında gizli gizli planlar yapıyor.
Yaşantımızı berbat edecek planlar bunlar.
Hani Yılmaz Güney'in o sözü vardı ya.
"Arkadaşlar! Dışarı da bir şeyler oluyor farkında mısınız? Uykuda olanları sarsın uyandırın. Herkese söyleyin yakında ışıklar kesilebilir. Karanlıkta ne yapacaksınız?"
Aynı böyle.
Şimdi uykudan kalkma, herkesi uyandırma zamanı.
Tehditin boyutu şöyle.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü, bir kaç yıl önce "sözde canlıların yaşam haklarını korumak, doğal güzelliklerin talan edilmesini õnlemek" amacıyla Türkiye genelinde 22 bölgede yukarıda isimlerini yazdığım kentler için "Doğal Sit Alanları Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporları" hazırladı.
Ancak gayri menkul şirketlerine hazırlatılan bu raporlar kamu oyundan devlet sırrı gibi gizlendi.
Ne doğaseverlere, ne sivil toplum örgütlerine, ne avukatlara, ne de belediyelere verildi.
İsteyene de "İnsanların evleri herkese açık mıdır? Bakanlığımızın kendine saklayacağı şeyler vardır” denildi.
Düşünebiliyor musunuz?
Bizlerin ve tüm canlıların yaşam hakkını korumak, doğanın talan edilmesini önlemek amacıyla düzenlenen raporlar bizlerden gizlendi.
Uzun uğraşlar sonunda, Datça Belediyesi ve Muğla Çevre Platformu'nun açtığı bir davada mahkeme, bakanlıktan "Muğla İli Doğal Sit Alanları Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu"nu istedi.
Bakanlık zorunlu olarak mahkemeye gönderdi.
İki yıl devlet sırrı gibi saklanan rapora nihayet mahkeme kararıyla ulaşılabildi.
Rapor incelenince, "doğayı korumak bir yana aksine kullanmak" için hazırlandığı, sit alanlarının koruma derecelerinin düşürülerek, betonlaşmaya yol açabileceği ortaya çıktı.
Üstelik Sayıştay da bu raporların usule aykırı düzenlendiğini tesbit etti.
Kısacası rant uğruna çevremiz, doğamız parsel parsel betona peşkeş çekilecek.
Beton imparatorluğu kapımıza kadar dayandı artık.
Sessiz kalınırsa, güzelim coğrafyamız kısa sürede betonlaşacak.
Bu yüzden, hepimizin bu tehdite karşı dayanışma ile her türlü yasal mücadeleyi vermesi gerekiyor.
Bu raporların tek tek kamuoyuna, halka açıklanması gerekiyor.
Tüm canlıların yaşam hakkının korunması, doğal güzelliklerin talan edilmemesi gerekiyor.
Özetle Sayıştayın da usulsüzlük saptadığı bu raporların toptan iptal edilmesi gerekiyor.
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), bu tehdite karşı her türlü hukuksal mücadelesini verirken, 22 bölgeye de dayanışma çağrısı yaptı.
"Gelin, el ele omuz omuza doğamıza sahip çıkalım" dedi.
Ardından da Change.org’da bir imza kampanyası düzenledi.
Adresi şöyle: https://www.change.org/p/doğal-sitler-doğal-kalsin-tcbestepe?utm_source=share_petition&utm_medium=custom_url&recruited_by_id=79831ea0-d713-0130-12ed-00221964dac8
Çevreyi doğayı, çiceği böceği, sudaki balığı, havada uçan kuşu sevenler imzalamaya başladı.
Umutsuz olup da, “bir imzadan ne olacak” diyenler varsa eğer, unutmamak gerekir ki, “umutsuzluk en kahredici hastalıktır.”
Birer birer çoğalanlar, dev bir dayanışma oluşturarak umutları yeşertir.
İmzalayalım ve hep birlikte hem kendimizin, hem tüm canlıların yaşam hakkı için haykıralım.
“BIRAKIN DOĞAL KALSIN”